Ürdün’de 3. Gün-Wadi Rum Çölde Kamp ve Safari

Aslında Wadi Rum maceramız 2.gün akşamında başlıyor. Akabe’de rengarenk balıklarla yüzdükten sonra gün batımını yakalamak için yola koyuluyoruz.

Wadi Rum’dan önce Dead Sea ve Akabe’de neler yaptığımıza göz atmak isterseniz buyrun,

Ürdün’de1. ve 2. Gün-Lut Gölü ve Akabe’de Plaj Keyfi

E ben video da izlerim bir bakmak isterim oralar nasılmış derseniz o da var buyrun,

Youtube kanalıma üye olmak ister misiniz?- Nihan Tatilde

Akabe’den Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Wadi Rum’a yani Ay Vadisine yaklaşık bir saatlik bir yolumuz var. Önce Wadi Rum Visitor Center’a ulaşıyoruz. Kapıda 5 dinar giriş ücreti ödeyip içeri giriyoruz.

İçerde derme çatma evler olan birkaç sokaktan oluşan bir yerleşim var. Buralar çöl içerisindeki kampların resepsiyonları gibi çalışıyor aynı zamanda. Biz de booking.com’dan rezervasyon yaptırdıktan sonra Wadi Rum Sky Tours&Camp isimli çadır kampımıza ulaşmak için önce burada Süleyman’ın yanına gidiyoruz.

Hızlıca ertesi gün neler yapmak istediğimizi soruyor ve bir 4 saatlik bir çöl safarisi, çadırda konaklama ve iki kişi akşam yemeği için 100 dinara anlaşıyoruz. 60 dinar safari, 20 dinar konaklama ve kişi başı 10 dinar da akşam yemeği.

Eşyalarımızı aracımızdan alıp, pikaba atlıyoruz, atlıyoruz derken içine değil iki taraflı bank gibi yapılar konuş olan açıktaki kısmına oturuyoruz ve gün batımını kaçırmamak için başlıyoruz kampa doğru gitmeye.

O anda epey bir faklı hissettirmeye başlıyor ve Wadi Rum’dan çıkana kadar da o hissi kaybetmiyorsunuz. En azından daha önce benim gibi siz de hiç çöl görmediyseniz. Kendinizi ufacık hissediyorsunuz. Bir çöl tanesi tanımlamasının nereden geldiğini, gerçekten de uçsuz bucaksız çölde bir kum tanesi kadar küçük hissedince anlıyor insan.

Kampa vardıktan sonra koşarak kampın yanındaki yükseltilerden birine çıkıp günbatımını büyük bir keyifle izledik.

Başka gün batımları için de şöyle bir yazımız var ilginizi çekerse buyrunuz;

En Güzel Gün Batımları Part 1

Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz:)

Bedevi Kampında Çadırda Konaklama Tecrübesi

Sonra Bedevi Kampındaki çadırımıza yerleştik. Peki şöyle başlayalım kimdir bu bedeviler? Arap Yarımadasında çöllerde göçebe olarak yaşayan, çoğunlukla hayvan besleyerek, tahmin edersiniz ki genellikle deve, hayatını sürdüren insanlardır. Su bulmak, yetiştirdikleri hayvanları satarak hayatlarını sürdürmek falan, çok zor hayat..

Bedevi çadırımızda neler vardı derseniz, yatak dışında akşamları elektrik veriliyor o sebeple birkaç priz var, fotoğraf makinenizi ve telefonunuzu şarj edebilirsiniz ama telefon çekmiyor. Tuvalet ve duş ortak ve dışarıda ve bazı zamanlarda su kesiliyor. Bu tarz sıkıntınlar var ama yine bence denenmeli, gece çölde olma hissi çok değişik hissettiriyor insana.

Güneşi batırdıktan sonra, oturduk kamp alanına biraz çay (evet korkunç şekerli içiyorlar çayı ama şekersiz seçeneği de var)  eşliğinde sohbet muhabbet derken yemek saati geliyor.

Kalkıyoruz  yemeğe bakmaya?! Yediğimiz yemeğin adı zerb. Bir kuyu açıp kat kat et, tavuk ve sebzeleri dizip kuyuya koyuyorlar gündüzde. Akşam da küçük bir merasimle çıkarıp yiyorsunuz. Yemek lezzetli ama bu ortamda çok da hijyen aramamanızı tavsiye ediyorum, yoksa mutsuz olursunuz:)

Sonrasında biraz müzik eşliğinde ateş başında yine çaylar içiliyor.

Biz daha sonrasında dolunay eşliğinde yürüyüşe çıkıp fotoğraf çektik biraz çok keyifliydi tavsiye ederim.

Çeşitli denemeler, eğlenceler…

Ek olarak neticede çöldesiniz akşamları serin oluyor, üstünüze bir şey almayı unutmayın.

Wadi Rum’da Çöl Safarisi

Sabah uyanıp kahvaltımızı yaptıktan sonra en heyecanla beklediğim kısımlardan biri geliyor, 4×4 araçla çölde safariye çıkma zamanı. Biz iki kişi 4 saatlik bir tur için 60 dinara ayarladık. Ancak siz eşlik edecek başka kişiler bulursanız ücreti bölüşerek daha ekonomik bir hale getirebilirsiniz.

Bizim tur 4 saatlikti, o kadar saat ne yapacağım bana bir iki saat yeter diye düşünmeyin zaman geçip gidiyor, keyfini çıkarın.

Sabah rehberimiz diyeceğim ama İngilizcesi epey az olduğu için çok derin sohbetlere giremediğimiz ama bizi her yere götürüp bekleyen Ali bizi aldı ve pikapla çöllere düştük.

Sürekli bir roller coasterdaymış gibi hissettiğiniz pikap

  • İlk durak bir kum tepeciği, ilk heves bin tane fotoğraf çekilmeler, manzaraya karşı ağzının suyu akmalar, ilk defa çöl görmenin görgüsüzlüğü vs.

  • İkinci durak ise Umm Fruth Bridge. Doğal bir yapı olan bu köprüye tırmanmayanı döverler, aşağıdaki gibi güzel fotoğraflar çektirmeden dönene çölde safari yaptım dese kimse inanmaz:D

Çok kısa süren biraz ayak kayma riski olduğu için mutlaka ayakkabı ile yapmanızı tavsiye ettiğim bir tırmanış sonrası köprünün üzerinde bulacaksınız kendinizi. Aşağıda mümkünse fotoğraf çekimine ve yönlendirmesine güvendiğiniz bir arkadaşınız varsa çok daha başarılı olacaktır, tırmandığınız boşa gitmeyecektir. Yoksa da bizim gibi Ali’ye güvenip fotoğrafınızı çektireceksiniz:)

İndiğinizde ise aşağıda yine ultra şekerli çay ikramı sizi bekliyor olacak:)

Ali’ye güzel fotoğrafları için teşekkürü borç bilirim:)

Bu da yükseklik hakkında fikir vermesi için, bknz. aşağıda ben

  • Sonrasında çok üzülere adını sorduğum halde hatırlayamadığım bir kanyona gittik. Araç bizi kanyonun başında bıraktı ve kanyondan ilerleyin sonunda sizi bekleyeceğim diyerek araçla gitti. Önce çok bir anlam veremedik ama sora yürürken kuş sesleri eşliğinde kanyon çok hoşumuza gitti. Hatta o kadar çok oyalanmışız ki Ali bizi merak etmiş:D

Çeşitli saçmalamalar

  • Yine bir doğal instagram fotoğraf noktasına daha gidiyoruz, burası da Little Bridge. İnanılmaz ama çölün ortasında fotoğraf çekilmek için sıra bekleyeceğiniz anlar oluşması oldukça normal:)

  • Yeni hedef Khazali Kanyonu. Kanyon içerisinde duvarlarda Nebatilerden ve sonrasında da Müslümanlık döneminden kalma çeşitli duvar resimleri bulunuyor.

  • Gelgelelim şu fani gözlerin çölde gördüğü en güzel manzaraya. Sand Dune yani bildiğimiz bir kum tepesi var önümüzde. Burayı tırmanıyoruz ve kesinlikle ayakkabısız tırmanmıyoruz çünkü çöl malumunuz o kumlar yakıyor ayakları. Yukarı çıktığınızda göreceğiniz manzara için çok bir yorum yapmak istemiyorum, naçizane birkaç fotoğraf ile duygularımı paylaşmak istiyorum.

Bu canım panoramik fotoğraf da ofiste bilgisayar arka planı olmaya hak kazandı, 3 aydır tahttan indiremedik henüz

İniş için ise Ali’nin bize verdiği boardla inme denemeleri yapsak da nafile kayamadık, Gökhan en son oturup üzrine kayarak aşağı indi ben de koşarak inmeyi tercih ettim.

  • Son durağa giderken aslında 4 saati tamamlamamıza çok az kalmıştı ama Ali sağolsun çılgın bir hızla bizi Lawrance Spring’e de götürdü. Lawrance Spring ismini aslında Arabistanlı Lawrance (ve itiraf ediyorum hala filmi izleyemedim, siz gitmeden izleyin) filminden almış ve biraz yukarı tırmandığınızda su kaynağı göreceğiniz bir kayalık. Oraya kadar çıktığınıza değer mi derseniz pek de değmez ama biz çıkılaack yer görünce bir şekilde kendimize hakim olamıyoruz.
  • Arabistanlı Lawrance kimdir sorusuna gelecek olursak da kendisi aslen İngiliz bir arkeolog olup Arapların Osmanlı İmparatorluğuna karşı yürütülen isyanında görev yapmış bir İngiliz subayıdır. Wadi Rum da bu isyanda karargah olarak kullanılmış ve Lawrance bir süre burada kalmış.

Ben selfie çekmeye çalışırken bana sinsice yaklaşıp poz veren tatlı arkadaşım

Ve böylece turumuz 4 buçuk saati geçen bir sürede sona erdi ve aracımızı bıraktığımız yere geri döndük. Süleyman’la biraz muhabbet edip ayrıldıktan sonra yolda da Lawrance’ın anısına Seven Pillars of Wisdom adı verilen yapıyı da çıktıktan sonra az ilerde görebilirsiniz. Lawrance’ın yayınladığı otobiyografisi de aynı isme sahip.

Bilgeliğin 7 Kulesi

  • İsterseniz çölde deve ile tur da yapabilirsiniz ama o sıcakta hem heyvancığa hem kendinize eziyet etmek ister misiniz bilemiyorum. Hayvanların nasıl eğitildiğini daha önce biraz izlediğim için bu tarz etkinliklere pek sıcak bakmıyorum.

Hicaz Demiryolu Wadi Rum İstasyonu

Wadi Rum’a giderken ya da dönerken her halikarda önünden geçeceğiniz bir beş dakika inip bakabileceğiniz bir yerde Wadi Rum Tren İstasyonu. Nedir özelliği derseniz, burası II.Abdülhamit zamanında İstanbul’u Medine’ye bağlamak amacıyla yaptırılmış  Hicaz Demiryolunun bir kısmı da Ürdün’den geçiyor. Demir yolu sonrasında saldırılar ve yağmalar sebebiyle pek iyi günler geçirmemiş. Ancak burada hala üzerinde Türk bayrağı dalgalanan bir buharlı tren bulunuyor. Hazır yol üstüyke neden bir inip bakmayasınız?

Buradan sonra bizim yolumuz artık Petra şehrine, gece orada konaklayıp yarın sabah büyük bir heyecanla Petra’yı gezeceğiz…

Ürdün ile ilgili merak ettiğiniz diğer konularla ilgili yazılarımız,

Ürdün Hakkında Bilinmesi Gerekenler ve Bütçe Durumu

Ürdün’de Ulaşım ve Konaklama

Ürdün Lut Gölü ve Akabe’de Plaj Keyfi

Ürdün’de 4.gün-Ve beklenen an PETRA!