Budapeşte Gezi Rehberi

Budapeşte Gezi Rehberi’ne başlamadan hatırlatayım: Budapeşte’ye gelmeden önce bilmeniz gereken her şey yazımıza üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bazı şehirler ilk birkaç adımda kendini gösteriyor ve sevdiriyor. Budapeşte de bunlardan biri. Oradayken de sık sık dile getirdiğim üzere, kesinlikle yeniden geleceğim bu şehre. 

Peki neden?

Öncelikle bence şehrin fiyat performans oranı çok yüksek. Biz 3 günde her şey için kişi başı yaklaşık 225 Euro ödedik. Bu fiyatın içerisine bütün yemeklerimiz, otel, tekne turu, parlamento binası girişi, toplu taşıma ve hamam da dahil. Tabii ki şuan neyi Türk Lirasına çevirsek pahalı kalıyor ama şunu söyleyebilirim ki Amsterdam’da bu fiyata muhtemelen sadece kalabilirdik. Mutlaka sevgili Bize Özel Kitap Kulübü ile gitmiş olamamın da etkisi vardır. Kitap kulübü neymiş derseniz sizi şöyle alalım.

Nerelere gitmeli?

1-Parlamento Binası

Buradan çok etkilendik biz. Zaten ben oldum olası şaşalı, altın varaklı tavan işlerini çok severim 🙂 Şansımıza kutsal taç da bizim olduğumuz gün tadilat sebebiyle girişe indirilmişti 20 yıl kadar sonra. Ve eskiden tacın bulunduğu kubbeli kısımda fotoğraf çekme şansımız oldu. Çünkü normalde taç çevresinde fotoğraf çekimine izin verilmiyor. Enteresan bir bilgi, tacın üzerindeki haç yamulmuş ve kırılır diye korktukları için düzeltmiyorlarmış. Bu kutsal taç işi Macarlar için önemli ve her yere koymuşlar. Margaret adasına geçtiğiniz ayaklı köprüde bol bol görebilirsiniz.

Gelelim pratik bilgilere. En birincisi, İngilizce turlar inanılmaz çabuk tükeniyor. O yüzden mümkünse birkaç gün öncesinden biletinizi alın. Biz internetten alıp, parlamento içerisinde gerçek biletlerimizi telefondan göstererek aldık. Giriş kişi başı 5800 huf. Ama eğer Avrupa vatandaşıysanız indirimli bilet alabiliyorsunuz. İkinci önemli şey, eğer parlamentoyu dışından da çekmek istiyorsanız, ve fotoğrafınızda 1549037 kişi olmasın istiyorsanız erken gitmeniz lazım. 10 gibi ortalık kalabalıklaşıyor. Biz 8:45 turuna katıldık. Hem fotoğraflar için, hem de günün geri kalanı bize kaldığı için iyi çok iyi oldu. Son bilgi, binanın girişi. Dolanıp duruyor nereden girildiğini bulamıyorsanız, aramıza hoşgeldiniz. Binanın deniz tarafından değil tam karşı tarafından aşağıya doğru inen geniş merdivenleri var. Ziyaretçi girişi orası.

2- Tuna üzerindeki ayakkabılar

Çok üzücü bir hikaye bu benim için. İkinci Dünya Savaşı sırasında öldürülen Yahudiler’den ayakkabılarını çıkarmaları isteniyormuş. Çünkü o zamanlar ayakkabı çok değerli bir nesneymiş. İnsandan daha değerli bir şey olabilir mi?.. Hala çiçekler bırakılıyor bu insanların anısına bu ayakkabılara. Görmek isterseniz bu ayakkabılar Parlamento Binası’ndan yaklaşık 100-150 mesafede, Tuna kıyısındaki bronz heykelcikler.

3- Kale, Balıkçı Tabyası ve Aziz Mathias Kilisesi

Hepsi dip dibe olduğu için biz hepsini arka arkaya gezdik. Kale aslında bir kale değil. Daha doğrusu kaleden geriye bir şey kalmamış savaşlar yüzünden. Şimdi yerinde bir saray var, ama tam bir Sovyet binası olduğu için biz burada sadece yukarıdan Budapeşte’ye bakıp fotoğraf çektik. Ama aynı görüntüyü Balıkçı Tabyası’ndan da alabiliyorsunuz. Yukarıya çıkmanın iki yolu var. Birincisi ve bence en güzeli hemen Chain Bridge ayağındaki feniküler. Birkaç yazımda okumuş olabilirsiniz, ben feniküler çok seviyorum. Arka arkaya defalarca inip çıkabilirim. Ama turla geldiğimiz için biz maalesef burada ikinci yolu kullandık ve tırmandık. Çok sıkıntılı bir yol değil, kondisyonunuza göre 10-15 dakikada çıkabiliyorsunuz. Kale maalesef yıkılıp Sovyet döneminde tekrar Sovyet stilinde yapıldığı için, pek görülecek bir şey yoktu ama buradan manzara güzeldi. Yine de aynı manzarayı daha yukarıdan Tabya’dan görmeyi tercih ederim.

Bu yüzden burada pek oyalanmadan Balıkçı Tabyası’na geçtik. Tabya çok güzel. Masallardan fırlamış gibi resmen. Bu sebeple de çok kalabalık. Biz biraz araştırdık, ücretli kısmına da çıksak mı diye ama manzara olarak bir farkı olmadığını okuduk. Bu yüzden çıkmadık.

Tabyanın hemen yanında Mathias Kilisesi var. Ben böyle beyaz yapıları çok sevdiğim için buraya da bayıldım. Bana birazcık Viyana’daki Votiv Kirch’i hatırlattı. Bir bakın derim. İçerisine girmedik. Buradan aşağı yürümek istemiyorsanız, otobüs geçiyormuş. Etrafta bilet alacak yer yok diye de korkmayın sadece buraya özel, otobüsten alabiliyormuşuz ama şöför böyle bir hizmet verdiği için 650 Hufmuş. Bu arada Longos yiyip dinlendiğimiz tatlı kafe de yine burada.

4- Tekne Turu

Araştırmalarıma göre 3 büyük tur şirketi var. Hepsi de hemen hemen aynı yerden kalkıyor. Biz Lagenda şirketinin Duna Bella turunu tercih ettik. Bunun 2 sebebi var; birincisi turun daha kapsamlı olması ikincisi de birçok internet sitesinde en çok bu tur şirketinin beğenilmiş olması. Biletinize bir içecek ve limonata dahil, kişi başı fiyatı 3900 Huf. Biz turu havanın karardığı saate denk getirip şehri bir de gece ışıklandırmasıyla görmek istedik ama biz dönene kadar ışıklar açılmadı maalesef. Ama kesinlikle öneriyorum. Daha fazla bilgi için tık tık.

5-Yürüyüş Turu

Ücretsiz yürüyüş turu hemen hemen ilk defa bulunduğum her Avrupa şehrinde yapmaya çalıştığım bir şey. Çoğu zaman da şanslı oluyorum ve iyi bir tur rehberimiz oluyor. Burada bizi Monica gezdirdi. Şimdiye kadar gördüğüm en iyi tur rehberlerinden biriydi. Detaylı ve yeterli bilgilendirme yaptı. Biz Gerbaud önünden başlayıp Tuna kıyısına geçtik. Bu kısımlarda çoğunlukla şehrin tarihini, Osmanlıların şehrin iki önemli tad unsuru olan kahve ve paprikayı bıraktığını, şehrin biraz da Avusturya Hanedanlığı’nın burada uzun süre kalması sebebiyle bu kadar güzel olduğunu öğrendik. Şehrin tarihini bilince bir başka geziyorsunuz bence. Biliyorsunuzdur mutlaka ama ben yine de söyleyeyim, ücretsiz yürüyüş turları genelde fiyatı sizin belirlediğiniz turlar. Ben beğendiğim turlara daha çok para vermeyi tercih ediyorum. Ne olursa olsun biri sizi 3 saat boyunca gezdiriyor, bence mutlaka bir bahşişi hakediyorlar. Daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

6-Szcheny

Buraya kadar gelmişken termale gitmeden olmaz diye düşünüp hepsine baktık. Burayı da 18 tane havuzu olması ve en çok beğenilen termal olması sebebiyle seçtik. İyi ki de gelmişiz. Biz kabinli gün girişi aldık. Kişi başı fiyatı 5900 Huf. Aslında buraya otelinizden filan bilet satıyorlarsa birkaç yüz Huf daha ucuza gelebiliyorsunuz ama yer olmaması pek söz konusu değil o yüzden bizim gibi son anda karar verip gelebilirsiniz. Kabin dediğimiz şeyler minnacık kabinler. Ama girerken verilen bilekliklerle kitleyebiliyorsunuz. Yani siz orada bulunduğunuz müddetçe yalnızca size ait olan minik bir kabininiz oluyor. Kabin almayalım dolaplı alalım derseniz ortak soyunma odalarını ve küçük kilitli bir dolabı almış oluyorsunuz. Onun da kapı girişi 5400 Huf. Sabah erken saatlerde ya da akşam geç saatlerde kabinli giriş fiyatı da 5600 Huf. Ama her zaman kalabalık oluyormuş. Yani çok da fark etmiyor. İsterseniz buradan ücreti karşılığı havlu ya da bornoz da kiralayabiliyorsunuz. Açık yüzme havuzu icin bone ve mayosu olamayanlara mayo satan ufak bir alan da yine girişte yer alıyor.

Biz açık sıcak havuzunu çok sevdik. Özellikle içerisindeki girdap kısmı çok eğlenceli ama biraz dikkatli olmakta yarar var. Su çok hızlı aktığı için elinizi kolunuzu bir yerlere çarpıp benim gibi kesmeyin.

Aldığınız biletle bütün havuzlara erişiminiz var. İçerideki kapalı havuzlar 16 dereceden 40 dereceye kadar değişiyor. Bazılarında da kükürt kokusu çok baskın. Biz üç tane havuzu denedik ama en çok açık sıcak havuzda geçirdik zamanımızı. Ben baya yüzmek istiyorum diyorsanız dışarıda iki adet de soğuk yüzme havuzu bulunuyor. Ama bunlar için bone gerekli, düşünüyorsanız bonenizi alıp gelin.

Özet olarak; beğendik öneriyoruz. Daha detaylı bilgiyi buraya tıklayarak kendi sitelerinden alabilirsiniz.

7- Margeret adası

Burası yaklaşık 25 dakika mesafede yemyeşil bir adacık. Biz evimizden (Buda tarafından) geldiğiniz için botla geçmeyi tercih ettik. Eğer tekne turuna gitmeyecekseniz bu bot bir alternatif olabilir. Yine oldum olası su üzerinde olmayı sevdiğim için, keyifle bindim. Kişi başı bilet ücreti 750 Huf ve bileti bottan alıyorsunuz. Merak ediyorsanız bot saatlerinin olduğu panoyu da fotograflara ekliyorum.

Şansımıza adadaki müzikli havuz gösterisi bir hafta önce kapanmıştı. Malum kış. Ama yine de adaya gelip normal bisiklet ya da bizim gibi araba bisiklet kiralayarak adayı dolaşabilirsiniz. Biz yarım saat kiraladık ve 2500 Huf verdik. Yalnız 4lü araba için epey güç gerekiyor. Direk bisiklet kiralamak daha mantıklı olabilir.

8-Erszabet Ter (Elizabet Parkı)

Yine şehir içerisinde keyifli bir açık alan. Aynı zamanda şehri buradan bi yukardan göreyim derseniz de dönme dolabın bulunduğu yer. Ben Christmas Marketler konusunda epey şanslı olduğum için, bizim Budapeşte gezimizle Noel marketinin başlangıcı aynı zamana denk geldi. Burada ufak bir Noel marketi var. ‘Hello Hungary’ yazısı da yine burada.

9- Vaci Utca

Şehrin en ünlü sokaklarından biri. Genelde restaurant, kafe ve dükkanlar var. Noel zamanı olduğu için ışıl ışıl bu aralar. Şehrin Noel marketinin büyük bir kısmı da burada. Ama başka şehirlerin aksine marketin çoğunluğu yemek üzerine. Ayrıca oturup sıcak şarabınızı ya da punçınızı içebileceğiniz alanlar yapmışlar. Noel zamanı her şey ne güzel 🙂

10- Zincirli Köprü (Chain Bridge)

Zincirli köprü bizim için günde en az 4 kez geçtiğimiz bir yer oldu. O yüzden de bol bol tadını çıkarabildik. Erken saatlerde özellikle hafta içi epey boş oluyor. Ama en güzeli buradan Parlamento Binası’nı ve Buda ve Peşte’yi aynı anda seyretmek oluyor. Köprü uzerindeki aslanların dillerinin olmaması sebebiyle intihar eden bir mimarının olduğu bir sehir efsanesiymiş arkadaslar. Bilginize…

Umarım siz de benim gibi keyifle gezersiniz. Yazıda bulamayıp merak ettiginiz bir şey olursa da yorumlar kısmından ya da instagramdan bize ulaşabilirsiniz.